Açık Bankacılık
Açık Bankacılık için fintech’ler ve kurulacak işbirlikleri büyük öneme sahiptir. PSD2 ve yerel regülasyonlar ile müşteri ve banka arasına giren üçüncü parti sağlayıcıların yapı ve işleyişleri zaten belirlenmiş durumda. Bankalar temel yeteneklerine odaklanırken açtıkları API’ler ile bunlardan yeni iş modelleri oluşturan fintech’leri kendilerine bağlıyorlar ve böylece işlem maliyetlerinden tasarruf ederken müşteri memnuniyetinden kaynaklanan gelir artışını yakalıyorlar. Bu sayede hem bankalar, hem de fintech’ler kazanırken müşteriler de finansal hizmetlere, daha kaliteli ve uygun koşullarda ulaşıyorlar.
PSD2 ve dünyanın farklı yerlerinde devam eden Açık Bankacılık gelişmeleri ile iki milyondan fazla müşteri açık bankacılık özellikli ürünleri kullanmaya başladı. Bu gelişmeler, bankacılığın operasyonel etkinliğini ve müşteri deneyimini arttırmış olsa da, bireyleri gizlilik ve güvenlik açıklarına maruz bırakmakla da tehdit ediyorlar.
Fintech şirketleri veri kaybı, kimlik hırsızlığı, veri koruma ihlalleri, kara para aklama ve terörün finansmanı ile ilgili risklerin hem kaynağı hem de “taşıyıcısı” olabilir. Fintech şirketlerinin geliştirdiği yeni uygulamalar ve üzerinde çalıştıkları sistemler yeterince güvenli değilse, bilgisayar korsanları büyük olasılıkla bu uygulamaları “dolandırıcıların ihtiyaçları” için kullanacaklardır. Bu nedenle, Açık API’ler aracılığıyla yapılan işlemler, bir bütün olarak sistem için ek riskler oluşturabilir.
Kimlik doğrulama ve dolandırıcılığı önleme hem Açık Bankacılık girişiminin hem de Açık API’nin temel bileşenleri olsa da, kişisel verilerin kaybolması veya çalınması, veri koruma ihlalleri, kara para aklama ve terörün finansmanı ile ilgili riskleri içnde barındırıyor. İşlemler ve bakiye gibi müşteri bankacılığı verilerine erişim her zaman bilgisayar korsanlarının önceliğinde olmuştur. Açık API, altyapıda depolanan müşteri verilerine erişim sağlar ve siber güvenlik için ciddi bir risk oluşturabilir. Bankalar sistemlerini ve API’lerini nasıl güvence altına almaya çalışırsa çalışsın, veri hırsızları her zaman zayıf bir nokta bulabilir. Bu, bazı müşteri verilerinin diğer tarafların kullanımına açık olacağı anlamına gelir. Finansal kayıpların yanı sıra bankaların itibarı da zarar görebilir.
Müşteri verilerinin ve finansal bilgilerinin korunabilmesi ve Açık Bankacılık ekosisteminin amaçlandığı gibi güvenli bir şekilde çalışabilmesi için, tüm düzenlemeye tabi kuruluşların dijital kimlik teknolojisine geçmesi bir çözüm olabilir. Blokchain teknolojisinin değişmezliği ile desteklenen ve ödeme kaynağına bağlı biyometrik olarak doğrulanmış dijital kimlikleri kullanmak, yalnızca üçüncü taraf işletmelerin finansal verileri güvende tutma yükünü ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda sahte ödemeler ve kimlik hırsızlığı riskini de ortadan kaldırabilir.
Dijital olarak doğrulanmış kimlikler, anında ödeme sahtekarlığını azaltmaya (hatta ortadan kaldırmaya) yardımcı olur. İşlemin her iki tarafında da doğrulanmış kimlikler ile, yerleşik kanallar dışında yapılan ödeme talepleri işleme alınamaz ve alınmayacaktır. Belki de en önemlisi, dijital kimlikler, giriş yapan kişinin gerçek sahibi olmasını ve bir kullanıcıyı bankasına bağlayan hizmetin bunu güvenli bir ortamda yapmasını sağlar. Bu aynı zamanda tüm bilgilerin kriptografik olarak güvence altına alındığı veri ihlalleri olasılığını da ortadan kaldırır.
Açık Bankacılık, finansal hizmet sektörünü değiştirecek tetikleyicidir. Yeni girişimlerin daha uygun fiyatlı ve kişiselleştirilmiş hizmetler sunabilecekleri bir alandır. Son kullanıcılar finansal hizmetler pazarında çok daha fazla seçeneklerle kazanacaklar. Bununla birlikte hangi API’lerin, hangi kapsamda açılacağı, verilerin nasıl korunacağı, siber güvenlik ve kişisel verilerin korunması konuları Açık Bankacılık için her zaman önemli olacaktır. Açık Bankacılık’ın başarılı olması için tüketici güveninin kazanılması ve tüketicilerin üçüncü parti kurumlarla veri paylaşımı ile ilgili soru işaretlerinin tamamen ortadan kaldırılması şart.
II – Müvekkilimin davalı bankadan aldığı Kredi Türk Borçlar Kanununun 20 ve devamı maddeleri uyarınca Genel İşlem Koşullarının geçerli olduğu Tip Sözleşme olup Bankanın kredi sözleşmesinin adını nitelemesi önemli değildir. Davalı yanın Kusuru ile Hukuka Aykırılık söz konusudur.
Müvekkilimin aldığı kredinin banka tarafından zirai kredi olarak nitelemesi önem arz etmemektedir. Yukarıda izah edildiği üzere tacir olmayan müvekkilim ile davalı arasında ki sözleşme tip sözleşme olduğundan, davalı yan ile müvekkilim arasında ki ilişki genel işlem koşulları hükümlerine tabi olup bu durum 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun 20.maddesi ve devamı maddelerde düzenlenmiştir.
Dilekçemiz ekinde ( Ek – 7 ) sunduğumuz krediden kaynaklanan alacak davasına ilişkin Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2013 / 371 E. – 2013 / 606 K. Sayılı kararında Genel İşlem koşullarına ilişkin olarak ;
“ Çağımızın sosyal ve ekonomik gelişmeleri sonucunda, başta finans ve sigorta şirketleri olmak üzere birçok kişi veya kuruluş, iki taraf arasında bireysel sözleşmenin kurulmasından önce soyut ve tek yanlı olarak kaleme alınmış sözleşme koşulları hazırlanmakta, bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, ancak aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedir. Önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta ; bu tür sözleşmelere de tip sözleşme ya da formüler sözleşme denilmektedir. Konunun uzmanı kişilerce bütün olasılıklar düşünülerek hazırlanan genel işlem koşulları, çoğu kez sadece kendilerini hazırlatarak kullanan kişinin çıkarlarını kollamakta ve korumaktadır.
Buna karşılık sözleşmenin diğer tarafı, söz konusu genel işlem koşullarının varlığından ya da içeriğinden tam olarak haberdar değildir veya söz konusu genel işlem koşullarını tam olarak anlayıp, olası sonuçları ile birlikte değerlendirebilecek donanımda değildir ya da pazarlık gücüne sahip olmadığından zorunlu olarak kabul etmektedir. Gerçekten de kitlelere yönelik bu tür sözleşmelerde, sözleşmenin kurulması aşamasında görüşmeler veya pazarlıklar kesinlikle söz konusu olamamakta veya sadece son derece sınırlı bir iki noktada fiyat, vade v.b olmaktadır. Bu nedenle, bu sözleşmeleri hazırlayan girişimler karşısında sözleşmenin diğer tarafı, ya da kendisine dayatılan koşullarla sözleşmeyi kuracak yada söz konusu sözleşmenin içerdiği edimi veya hizmeti almaktan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Diğer söyleşiyle birey önüne konan sözleşmeye ya tümden evet yada tümden hayır diyecek ; evet ama diyemeyecek, bazı hükümlerin değiştirilmesini isteyemeyecektir. Örneğin bir tacir veya bankanın önüne koyduğu kredi sözleşmesini imzalayarak kredi alacak ya da kredi almaktan vazgeçecektir.
Aynı şekilde birey ya da imtiyaz sahibi şirket tarafından önüne konan abonmanlık sözleşmesini imzalayacak, ya da konutuna elektrik ya da su almaktan vazgeçecektir. Birçok hizmet ya da edimden hiç yararlanmamanın söz konusu olmaması ve evet ama deme olanağının da bulunmaması karşısında, bireyin zor durumda kaldığından istemeyerek ama mecburen imzaladığı bu sözleşmenin uygulanmasında yasanın emredici hükümleri ile korunması gerekmektedir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna ( TKHK ) eklenen Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar başlıklı altıncı maddede ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik ile sınırlı ölçüde kendisine yer bulduktan sonra, şimdi Türk Borçlar Kanunu ile daha yaygın olarak uygulanma olanağına kavuşmuş olmaktadır.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun 20. Maddesinde birinci fıkrasında genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olarak tanımlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez,
Maddenin üçüncü fıkrasına göre genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. “ gerekçe ve tespitleri yapılmış olup bu tespitler açtığımız iş bu davada da geçerlidir.
Banka tarafından alınan dava konusu tutarların müzakeresi müvekkilimde yapılmamış, müvekkilim davalı banka tarafından tek taraflı olarak ve banka menfaatlerini koruyan, önceden hazırlanmış, içeriğine etki edemediği, açıkça aleyhine olan ve kredi faizleri haricinde ayrıca külfete sokan, standart, matbu bir sözleşmeyi amir konumunda olan davalı bankanın önüne koyması sonucu imzalamak zorunda kalmıştır. Davalı banka tarafından genel işlem koşullarına açıkça aykırı hareket edilmiştir. Dolayısıyla dava konusu yazılmamış sayılan kalemler davalı bankaca müvekkilimden haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilmiştir.