Bağlı Kredi Nedir?
6502 sayılı Kanunun getirdiği yeniliklerden bir diğeri de bağlı krediler ile ilgilidir. Bağlı kredi,tüketicinin bir mal ya da hizmetin tedariki için kredi kullandığı durumlarda, belirli şartların varlığı halinde kredi vereni müteselsilen sorumlu kılabildiği kredilerdir.
Kredi veren ile satıcı-sağlayıcı arasında bir mal veya hizmetin tedarikine ilişkin özel bir anlaşma yoksa ve tüketici edineceği mal veya hizmeti kendisi belirlediyse, bu mal veya hizmetin bedeli kredi veren tarafından ödenmiş olsa dahi ortada bir bağlı kredi ilişkisinin varlığından söz edilemez.[18]
4077 sayılı Kanunda bir kredinin bağlı kredi olarak kabul edilebilmesi için, “belirli marka bir mal veya hizmetin satın alınması” ya da “belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile satış sözleşmesi yapılması”şartı ile kullandırılması gerekmekteydi. (4077 sayılı Kanun m.10/5 ve m.10/B) 6502 sayılı Kanunda ise bir kredinin bağlı kredi olarak kabul edilebilmesi için “kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verilmesi” ve “bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluşturması” yeterli kabul edilmiştir. (6502 sayılı Kanun m.30 ve m.35) Görüldüğü üzere, “belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile satış sözleşmesi yapılması şartı ile kredi kullandırılması” hali 6502 sayılı Kanunda bağlı kredi durumu olarak düzenlenmemiş, sadece kredi verenin belirli bir mal veya hizmete yönelik yönlendirmeleri bağlı kredi sayılmıştır. Bu değişiklik, kredi veren tarafından, birçok marka ürünü bir arada satan işyerlerine yapılacak yönlendirmeler bakımından önem taşıyacaktır.
Tüketici kredilerinde hangi durumların varlığı halinde kredi sözleşmesi ile satış sözleşmesi arasında ekonomik bir birliktelik olduğu 30. maddede açıkça belirtilmiştir. Buna göre;
a) Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse ettiği,
b) Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda, kredi verenin kredi sözleşmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlandığı,
c) Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi sözleşmesinde açıkça belirtildiği,
durumlarından en az birinin varlığı hâlinde ortada ekonomik birliğin bulunduğunun kabul edilecektir.
Konut finansmanı kredilerinde bağlı kredi durumunu düzenleyen 35.maddede tüketici kredilerinde bağlı krediyi düzenleyen 30.maddedeki tanıma bağlı kalınmış ve “Bağlı kredi sözleşmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturduğu sözleşmedir” denilmiştir. Bununla birlikte, bu maddede tüketici kredilerine ilişkin 30.maddede olduğu gibi ekonomik birliktelik halleri açıkça sayılmamıştır. Ancak, 30.maddede yer alan ekonomik birliktelik hallerinin konut finansmanı kredileri için de geçerli olacağı söylenebilir.
Bağlı kredi tanımında yapılan yasal değişikliğe bu şekilde yer verdikten sonra, somut uygulamada bu değişikliğin ne tür yansımaları olacağına değinmekte fayda olacaktır.
4077 sayılı Kanun döneminde Yargıtay tarafından verilen kararlarda genellikle, bağlı krediden söz edilebilmesi için kredi sözleşmelerinde satıcının veya satın alınacak mal/hizmetin açıkça belirtilmesinin gerektiği ifade edilmiştir.[19] 6502 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde ise sözleşmede satın alınacak mal/hizmetin ne olduğu belirtilmemiş olsa dahi;
a)Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse etmesi (örneğin banka ile satıcı/sağlayıcı arasında yapılan özel anlaşmaya istinaden tüketiciye bir mal veya hizmetin satın alımında faiz indirimi sağlanması)
b)Kredi verenin kredi sözleşmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlanması (örneğin, satıcı sağlayıcının banka adına kredi başvurusunu kabul etmesi, belgeleri imzalatması)
durumlarında yine bağlı kredinin varlığı kabul edilecektir.
Görüldüğü üzere, satın alınacak mal veya hizmetin sözleşmede gösterilmesi 6502 sayılı Kanunda ekonomik birliğin bir göstergesi olarak kabul edilmiş, ancak 4077 sayılı Kanunda olduğundan farklı olarak bir ön koşul olarak kabul edilmemiştir.[20]
Hangi kredilerin bağlı kredi olarak kabul edileceği hakkında son olarak, 6502 sayılı Kanunda kredili mevduat hesaplarının ve belirli durumların varlığı halinde kredi kartlarının tüketici kredisi olarak kabul edilmesi bu tür krediler için de bağlı kredi kavramını beraberinde getirmiştir.
Tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkânı sunulduğu kredi kartı işlemlerinde, aynı zamanda tüketiciye bu banka kredi kartının kullanılması şartıyla fiyat veya benzeri avantajlardan yararlanma imkanı sunulmuş ise ve bu şekilde tüketici belirli bir mal veya hizmet alımına yönlendirilmiş ise ortada bağlı kredinin bulunduğundan bahsedilebilecektir. Bağlı kredi 6502 sayılı Kanunda sadece tüketici kredisi sözleşmeleri ve konut finansmanı sözleşmeleri için kabul edildiğinden, kredi kartlarının tüketici kredisi olarak kabul edilmediği durumlarda herhangi bir şekilde bağlı kredi durumundan söz edilemeyecektir.
Kredili mevduat hesapları bakımından bağlı kredi durumuna gelince, bu tür hesaplar belirli bir mal veya hizmet alımı maksadıyla açılmamakta, kredi veren kredili mevduat hesabıyla tanınan kredinin hangi amaç için kullanıldığı ile ilgilenmemektedir. Bu nedenle, kredili mevduat hesapları 6502 sayılı Kanun ile bir tüketici kredisi olarak kabul edilmiş olsa dahi, genel olarak bağlı krediye konu olamayacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte, uygulamada tüketicinin üçüncü bir kişi ile imzaladığı mal veya hizmet alımına ilişkin ödemelerinin bankalar aracılığıyla yapıldığı, bu maksatla tüketicilere kredili mevduat hesapları açıldığı görülmektedir. Böyle bir durumda kredili mevduat hesabının kullanımı salt olarak bu amaca özgülenmiş ise bağlı kredinin varlığından söz edilebileceği düşünülmektedir.
Hangi kredilerin bağlı kredi olarak kabul edilmesi gerektiği konusunda 4077 sayılı Kanun ile 4077 sayılı Kanun arasındaki farklara bu şekilde değindikten sonra, tüketici kredilerinde bağlı kredi sayılmanındoğuracağı sonuçlar bakımından iki Kanun arasındaki farklılıklara da değinmek gerekmektedir.
Bağlı kredinin sonuçları bakımından 6502 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden en önemlisi tüketicinin cayma hakkını kullanması ile ilgilidir. Buna göre, tüketicinin mal veya hizmet tedarikine ilişkin sözleşmeden cayması ve bunu 7 gün içinde kredi verene de bildirmesi halinde bağlı tüketici kredisi sözleşmesinin herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erecektir. (6502 sayılı Kanun m.17, m.30/3) 4077 sayılı Kanunda bu yönde bir düzenleme bulunmamaktaydı.[21] Söz konusu bu değişiklik ile bağlı tüketici kredilerinde cayma hakkının kullanması sebebiyle ortaya çıkan satıcının satış bedelini iade etmeme riski tüketiciler açısından ortadan kalkmış, bu risk kredi verene yüklenmiştir.
Bağlı tüketici kredileri bakımından m.30/3’de belirtilen bu esas, bağlı konut finansmanı kredileri bakımından 43.maddede farklı şekilde düzenlenmiş, adeta bir adım daha ileriye gidilerek tüketici korunmaya çalışılmıştır. Buna göre, ön ödemeli olarak alınan taşınmaz kısmen veya tamamen bağlı krediyle satın alınmış ise, bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere cayma hakkı için belirlenen 14 günlük sürenin sonunda yürürlüğe girecektir. Ayrıca, konut finansmanı kuruluşu, cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemeyecektir.
Bağlı kredinin sonuçları bakımından 6502 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden bir diğeri de ayıplı mal teslimi/hizmet ifası durumunda tüketicinin kredi verene karşı sahip olduğu haklar konusundadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, gerek 4077 sayılı Kanun gerekse 6502 sayılı Kanun bakımından ayıplı bir mal veya hizmet söz konusu olduğunda kredi veren sadece sözleşmeden dönülmesi veya bedel indirimi talep edilmesi durumunda sorumlu tutulabilmektedir. Onarım veya misli ile değişiklik talepleri ise işin doğası gereği sadece satıcı/sağlayıcıya karşı yöneltilebilir.[22]
4077 sayılı Kanunda, ayıplı bir mal veya hizmet söz konusu olup da tüketici,tüketici kredisi sözleşmesinden döner veya bedel indirimi talep ederse kredi verenin bundan müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiş (m.4, m.10), ancak kredi veren tarafından tüketiciden kredinin geri ödenmesi talep edildiğinde tüketicinin buna ne şekilde karşı koyabileceğine değinilmemiştir.[23]
Buna karşılık 6502 sayılı Kanunda tüketici kredileri bakımından;
Tüketicinin bedel indirimi hakkını kullanması halinde, bağlı kredinin de ayıp oranında indirileceği ve buna göre yeniden ödeme planı hazırlanacağı,
Tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, bakiye borçtan kurtulacağı ve o zamana kadar yapmış olduğu ödemelerin kendisine iadesinin gerekeceği
açıkça düzenlenmiştir. (m.30/4)
Konut finansmanı kredilerinde bağlı kredi durumunu düzenleyen 35.maddede tüketici kredilerinde bağlı krediyi düzenleyen 30.maddedeki düzenlemeye bağlı kalınmış ve “Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur” denilmiştir. Bununla birlikte, bu maddede tüketici kredilerine ilişkin 30.maddede olduğu gibi, tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında indirim talep etmesi halinde, müteselsil sorumluluğun bu taleplere ne şekilde yansıyacağı açıkça ifade edilmemiştir. Bununla birlikte, 30.maddede yer alan ve yukarıda değinilen sonuçların bağlı konut finansmanı kredileri bakımından da geçerli olacağı düşünülmektedir. Nitekim, 35.maddenin gerekçesinde “Tüketici, bedelin indirimi veya sözleşmeden dönme haklarını kullanmayı tercih etmiş ise konut finansman kuruluşuna da başvurma imkanının olması büyük önem taşır. Aksi takdirde tüketici, elde etmek istediği konutun ayıplı olmasına veya hiç ifa edilmemiş olmasına rağmen kredi taksitlerini ödemeye devam etmek ve ödediği parayı bu sefer satıcıdan geri almaya çalışmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle tüketicinin, bedelin indirilmesi olasılığını seçtiği hallerde, konut finansman kuruluşuna yapacağı taksit ödemelerini de o oranda indirebileceği; sözleşmeden dönmesi halindeyse, o ana kadar yapmış olduğu tüm ödemeleri geri talep edebileceği kabul edilmiştir.” ifadelerine yer verilmiş olması da bu yöndeki görüşümüzü desteklemektedir.
Kredi verenin bağlı tüketici kredisinden kaynaklanan bu sorumluluğu; malın teslim veya hizmetin ifa edilmediği durumlarda satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen malın teslim veya hizmetin ifa edilme tarihinden, malın teslim veya hizmetin ifa edildiği durumlarda ise malın teslim veya hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır. Bağlı kredi şeklindeki konut finansmanı kredilerinde de aynı esas benimsenmiştir. (m.25)
Kredi verenin bağlı krediden 1 yıl süre ile sorumlu tutulabilmesi 4077 sayılı Kanunda yer almayan bir düzenlemedir. Aynı şekilde, bağlı tüketici kredilerinde kredi verenin ancak kredi limiti ile sınırlı olarak sorumlu tutulabileceği de 4077 sayılı Kanunda yer almayan bir düzenlemedir.
X.ERKEN ÖDEME TAZMİNATI
6502 sayılı Kanunda, 4077 sayılı Kanun ile paralel olarak sadece sabit faizli konut finansmanı kredileri için erken ödeme tazminatı kararlaştırılmıştır. Bu nedenle, değişken faizli konut finansmanı kredileri ile tüketici kredilerinde erken ödeme tazminatı söz konusu değildir.
Talep edilebilecek olan erken ödeme tazminatının ne olacağı konusunda ise 6502 sayılı Kanunda tüketici lehine değişikliğe gidilmiştir. Konuyu düzenleyen 37.maddede “Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez”düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre, konut finansmanı kuruluşu; vade sonuna 36 aydan daha az bir zaman kalmışsa %1, daha fazla bir zaman kalmışsa %2 oranında erken ödeme tazminatı talep edilebilecektir. (6502 sayılı Kanun m.37) 4077 sayılı Kanunda ise tazminat erken ödeme tarihine bakılmaksızın %2 olarak uygulanmaktaydı. (4077 sayılı Kanun m.10/B)
Yargıtay, erken ödeme tazminatının sadece gerçek anlamda erken ödeme hallerinde talep edilebileceği, kredi kuruluşunun tüketici ile anlaşarak eski krediyi kapatıp güncel faiz oranlarına göre yeniden kredilendirme yapması halinde erken ödeme ücreti talep edilemeyeceği görüşündedir.[24] 6502 sayılı Kanunda erken ödeme tazminatı bakımından bu tür refinansman işlemlerini içine alacak bir değişiklik yapılmadığından, Yargıtay’ın 4077 sayılı Kanun döneminde verdiği bu içtihatlar 6502 sayılı Kanun dönemi için de geçerli olacaktır.
XI.FİNANSAL HİZMETLERE İLİŞKİN MESAFELİ SÖZLEŞMELER
6502 sayılı Kanunda mesafeli sözleşmeler finansal hizmetler bakımından ayrı bir maddede özel olarak düzenlenmiştir.(6502 sayılı Kanun m.49)
Her türlü bankacılık hizmeti “finansal hizmet” niteliğinde olduğundan bu madde bankacılık uygulamalarında sıklıkla uygulanacaktır.
Mesafeli sözleşmeler, tüketici ile satıcı/sağlayıcının fiziken bir araya gelmeksizin uzaktan iletişim araçlarıyla kurdukları sözleşmelerdir. Bir diğer ifadeyle mesafeli sözleşme başlı başına ayrı bir sözleşme türü değildir. Bir sözleşmenin uzaktan iletişim araçlarıyla kurulmasıdır.
Bankacılık hizmetlerinde mesafeli sözleşmelere sıklıkla karşılaşılmaktadır. Telefon bankacılığı, internet bankacılığı birer mesafeli sözleşme vasıtalarıdır.
Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerin düzenlendiği 6502 sayılı Kanunun 49.maddenin gerekçesinde, mesafeli sözleşmelerde tüketicinin çok düşünmeden, sözleşme ve edime ilişkin ayrıntılar hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan, piyasada sunulan aynı türden hizmetlere ilişkin sözleşme koşulları ile karşılaştırma yapmadan sözleşme ilişkisine girdiğinin tespiti yapılmış ve bu nedenlerle kendisine cayma hakkı tanınması gerektiğinden bahsedilmiştir.
Bu kapsamda 49.maddenin metnine baktığımızda, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde, tüketicinin sözleşmenin kurulmasına ilişkin iradesini açıklamasından önce, kredi verenin;
Cayma hakkı,
Kabul beyanı vermesi hâlinde yükümlülük altına gireceği,
Ayrıntıları Bakanlıkça belirlenen diğer hususlar
hakkında açık, anlaşılır ve kullanılan iletişim araçlarına uygun bir şekilde tüketiciyi bilgilendirmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu bilgilendirmenin ticari amaçla yapıldığı anlaşılır olmalı ve sesli iletişim araçlarının kullanıldığı hâllerde sağlayıcının kimliği ile görüşme talebinin sebebi her görüşmenin başında belirtilmelidir.
Tüketicinin sözleşmenin kurulmasına dair kabul beyanı kullanılan iletişim araçlarına uygun olarak fiziki veya elektronik ortamda tespit veya kayıt edilmelidir.
Kredi verenin, sözleşmenin bütün şartlarını ve Bakanlıkça belirlenen diğer hususları, kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye iletmesi zorunludur. Bu yükümlülük, tüketicinin sözleşmeyi kuran iradesini yöneltmesinden önce veya tüketicinin talebi üzerine yazılı bilgilendirmeye elverişli olmayan bir uzaktan iletişim aracı kullanılarak sözleşmenin kurulması hâlinde sözleşmenin kurulmasından hemen sonra yerine getirilmelidir.
Tüketici, sözleşme ilişkisinin devam ettiği süre içinde herhangi bir ücret ödemeksizin sözleşmenin kâğıt üzerinde yazılı bir örneğini talep edebilir.
Tüketici, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerden on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispatla yükümlüdür.
Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde, tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesine ilişkin talebini herhangi bir uzaktan iletişim aracıyla iletmesi yeterlidir. Tüketici, sözleşmeyi sona erdirmek için sözleşmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koşullar içeren bir yöntem kullanmak zorunda bırakılamaz. Örneğin, sözleşme telefon bankacılığı ile kurulmuş ise iptali için tüketicinin şubeye gitmesi istenemez.
İleride çıkartılacak olan bir yönetmelik ile finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelere ilişkin detaylar belirlenecektir.