Rücuan Tazminat

Rücuan Tazminat

Taşıma Sigorta poliçesi

Taşıyıcının Sorumluluğu

Müterafik Kusur

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2013/11-2206

K. 2015/1324

T. 13.5.2015

DAVA : Taraflar arasındaki  “ tazminat ”  davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ;  İstanbul  Anadolu 3. Asliye Ticaret ( Kapatılan Kadıköy 3. Asliye Ticaret ) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.11.2009 gün ve 2008/579 E-2009/753 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 21.02.2012 gün ve 2010/11566 E-2012/2438 K. sayılı ilamı ile ;

(…Davacı vekili, müvekkili nezdinde emtia taşıma sigorta poliçesiyle sigortalı emtianın davalı tarafından İtalya’dan Türkiye’ye hasarlı şekilde taşındığını, sigorta ettirene tazminat ödediğini, rücu koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, 7.370.00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyetinin olmadığını, hasarın yükleme ve istifleme hatasından kaynaklandığını, müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, satışın ex – work satış olduğu, alıcının emtiayı sigorta ettirmede yararı bulunduğu, davacının sigorta ettirene ödeme yaptığı, aynı zamanda sigorta ettirenin haklarını davacıya temlik ettiği, dava hakkının bulunduğu, hasarın makinelerin araca sabitlenmesindeki yetersizlikten kaynaklandığı, davalının, yüklemeye ve istiflemeye nezaret etmesinin gerektiği, ancak emtianın 4 parça ve 6 tondan fazla ağırlıkta bulunduğu, yükleme ve istiflemesinin davalı taşıyıcının mesleki bilgisini ve imkanlarını aştığı, nezaret yükümlülüğünün ihlal edildiğinin de kanıtlanmadığı, CMR 17 / 4 – b – c maddeleri uyarınca sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz edilmiştir.

1 – Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 – Dava, taşıma sigorta poliçesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı nezdinde sigortalı emtianın davalı tarafından İtalya’dan Türkiye’ye taşınması sırasında hasarlandığı, bu taşımanın CMR hükümlerine tabi olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. CMR hükümlerine tabi taşımalarda da taşıyıcının eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim edildiği tarihe kadar meydana gelen hasar ve kayıplardan sorumlu olacağı esastır.

Ancak, anılan Konvansiyonun 17 / 4 – c  maddesinde, yükün gönderici, alıcı veya bunların adına hareket eden kişiler tarafından alınması, yüklenmesi, istiflenmesi veya boşaltılması özel bir risk durumu olarak kabul edilmiş, hasar veya kaybın anılan nedenlerden kaynaklanması halinde taşıyıcının sorumlu olmayacağı hükme bağlanmıştır. Fakat, bu halde de taşıyıcının yükün sağlıklı taşınabilmesi için yükleme ve istiflemeye gerekli özeni gösterme, nezaret etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bahse konu yükümlülüğün ihlali, taşıyıcı bakımından kusur oluşturmaktadır.

Somut olayda taşınan emtianın özellikli yük olduğu ve araca yüklenmesinin gönderici firma tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi  kurulu raporu ile ekspertiz raporunda emtiaların hasara uğramasının nedeni, paletlerin gereği gibi sabitlenmemesi olarak açıklanmıştır. Nitekim, dosya kapsamından da aracın ani fren yapması sonucu emtianın sabitlendiği paletlerden kurtularak devrildiği ve hasarın bu şekilde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Davalı taşıyıcı tacir olup, basiretli şekilde hareket etmek zorundadır.

Bu durum karşısında, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları dikkate alınıp, davalı taşıyıcının yükleme ve istifleme bakımından nezaret yükümlülüğünü ihlal ettiği ve kusurlu olduğu kabul edilip, kusur oranları bakımından gerektiğinde ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava ; taşıma sigorta poliçesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.sozlesme

Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel  mahkemece, “…Taşıyıcının yüklemeye nezaret görevini yerine getirip getirmediği, buna göre müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususu, çözümü teknik bilgi gerektiren nitelikte olduğundan, uzman bilirkişi kurulundan rapor alındığı ve rapordaki teknik tespitlere göre hüküm verildiği, taşıyıcının kusurlu olup olmadığının tespiti sadece hukuk bilgisiyle çözüme kavuşturulacak bir husus olmayıp, tıpkı kusur oranlarının tespiti gibi,  özel ve teknik bilgi gerektiren bir husus olduğu, dosyadaki  Teknik bilirkişi raporu yeterli değilse yeni bir rapor alınması ve müterafik kusurun bulunup bulunmadığının yeni bir bilirkişi heyetince değerlendirilmesinin düşünülebilecek bir yol olduğu, kusurun varlığı ya da yokluğu hakimin hukuki bilgisiyle belirlenebiliyorsa, kusurun oranının da belirlenmesi gerektiği, kusurun varlığı veya yokluğu yargısına da ancak uzman teknik bilirkişinin bilgileri ışığında varılabileceği…” gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; davalı taşıyıcının yükleme ve istifleme bakımından nezaret etme yükümlülüğünü ihlal ettiği ve kusurlu  ( müterafık kusuru )  olduğuna ilişkin bozma ilamındaki kabulün hakimin hukuki bilgisi kapsamında mı olduğu yoksa Teknik  bilirkişinin  çözmesi gereken bir olgu mu olduğu ;  varılacak sonuca göre, tarafların kusur oranları bakımından gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, ülkemizin de  02.12.1994  gün ve  94 / 6322  sayılı  Bakanlar Kurulu Kararı ile katıldığı 04.01.1995  gün ve  22161 sayılı  Resmi Gazetede yayımlanan Karayolu ve Milletlerarası Mal Nakliyatı Mukavelesi İle İlgili Anlaşma  ( CMR )’ nin 17 / 1. maddesi uyarınca kural olarak taşıyıcı malları teslim aldığı andan teslim edilinceye kadar, bunların tamamen  veya  kısmen  kaybından  ve  vuku bulacak hasardan sorumlu ise de,

aynı  Konvansiyon’ un  17 / 4 – b bendinde malların hatalı ambalajlanmış  olması,  ” c ”  bendinde ise malların gönderici, alıcı veya bunlar adına hareket eden şahıslar tarafından taşınması, yüklenmesi, istif edilmesi veya boşaltılması, hallerinde oluşan hasarlardan taşıyıcının sorumlu olmayacağı hükme bağlanmıştır.

Ne var ki, ambalajın  hatalı  olması  veya  yükleme  ve  boşaltmanın  hatalı  yapılması hallerinde bile taşıyıcının, malın emniyetle taşınmasını sağlamak üzere gereken her türlü tedbiri  alması,  anılan  işlemlere  nezaret  etmesi, varsa  hatalı  ambalaja,  yüklemeye ve boşaltmaya karşı  çıkması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun dürüstlük kuralına işaret eden 2. Maddesi  gereği  olduğu  gibi  6762  sayılı  Türk  Ticaret  Kanunu’ nun  20. maddesi gereğince, basiretli  bir  taşıyıcıdan  beklenen  davranışı  göstermeli  ve durumu gönderene  veya  alıcıya  bildirerek  gereken  uyarıda bulunmalıdır.

Dolayısıyla bu uyarının yapılmadığı hallerde zararın ambalaj, yükleme ve boşaltmadan sorumlu bulunan  kimseler  ile  taşıyıcı  arasında  818  sayılı  Borçlar  Kanunu’ nun  44. maddesi  ( 6098  sayılı  Türk  Borçlar  Kanunu  m. 52 )  uyarınca  paylaştırılması gerekir.

Yukarıda  vurgulandığı  üzere,  karayolu  taşıyıcısının  yükleme  ve  istifleme  bakımından nezaret  etme  yükümlülüğüne  ilişkin  benimsenen  ilke,  Yargıtay  tarafından  denizde eşya  taşımalarında da  istikrarlı  biçimde uygulanmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde ;  dosya içerisinde bulunan 24.09.2007  tarihli  ekspertiz  raporunda  belirtildiği  üzere, yükün yerden takozlarla  çivilenmesine  karşın,  dorsenin  keskin  virajlarda / dönüşlerde  havaleli makinelerin  sağ  yan veya sol  yana  yatması / devrilmesine  karşı  üst  kısımlarından spanzetle  dorse  yanlarına  sabitlenmesi  gerektiği gibi, kaymaya  karşı ve sağ  yan – sol yan tarafa devrilmesine  karşı  herhangi  bir  spanzet  bağlantısının  bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yalnızca bir adet spanzet kullanılarak dorsenin arkasındaki makine harici rulo halinde paletli  kağıt yüklerle makinelerin bulunduğu  kısım  arasına bir spanzet gerilmiş,  ancak  bu  spanzet  ise  kopmuştur.

Taşımaya  konu  yapılan yük, kimyasal  madde  veya  ilaç  ve  benzeri  nitelikte bulunmaması  nedeniyle, istiflenmesi  veya  yüklenmesi  özel  veya  teknik  nitelikte bir bilgiyi  gerektirmemektedir.

Zira, dosyada bulunan  fotoğraflardan da açıkça  görüleceği üzere, yüklemenin hatalı yapıldığı  çıplak  gözle  görülebilecek  nitelikte olup, bu durumun  tespiti  uzmanlık gerektiren veya araştırma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.

Şu durumda, davalı  taşıyıcı tacir  olup,  basiretli  şekilde  hareket  etmek  zorunda olduğundan,  davacı  vekilinin  rapora  yönelik  itirazları  dikkate  alınıp, davalı  taşıyıcının yükleme ve istifleme bakımından nezaret yükümlülüğünü ihlal ettiği ve müterafik kusurlu olduğu kabul edilip, kusur oranları bakımından gerektiğinde ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Hal  böyle  olunca ; Yerel  mahkemece, aynı  yöne  işaret  eden  ve  Hukuk  Genel Kurulunca da  benimsenen  Özel  Daire  bozma  kararına  uyulmak  gerekirken, önceki kararda  direnilmiş  olması usul  ve  yasaya  aykırıdır.

Bu nedenle  direnme  kararı  bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davacı  vekilinin  temyiz  itirazlarının  kabulü  ile,  direnme  kararının  Özel Daire  bozma  ilamında  gösterilen  nedenlerden  dolayı  BOZULMASINA,  istek halinde temyiz  peşin  harcının  yatırana  geri  verilmesine, 13.05.2015  gününde  yapılan  ikinci görüşmede  oy çokluğu  ile  karar  verildi.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.