Tüketici Hukuku

UZMAN-Gorus

GENEL   OLARAK  :

Genel olarak Tüketici Hukuku ve Tüketici Kanunundaki temel amaç, “tüketici” olarak tabir edilen kitlenin korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla Avrupa, Amerika’da yaşanan gelişmelere paralel olarak biraz geç de olsa ülkemizde de bu konuyla ilgili yasal mevzuat hazırlanmıştır.

Tüketici Kanunu, tüketicileri koruma amaçlı olarak ülkemizde promosyon yasası olarak da bilinen 4077 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN 8 Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yaşanan ihtiyaçlar nedeniyle 4822 sayılı Kanunla bu yasada bazı değişiklikler yapılmıştır. Yapılan bu değişiklikler 14 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. (RG 14/03/2003, Sayı 25048). Bu yasal değişiklikle birlikte Tüketici Hukuku alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır.

Kanun koyucunun bu yasa değişikliği ile arzuladığı temel amaç, kamu yararına uygun olarak tüketicilerin
– SAĞLIK
– GÜVENLİK
– AYDINLATMA – BİLGİLENDİRME
– EĞİTİM
– MADDİ VE MANEVİ ZARARLARIN TAZMİN EDİLMESİ
– TÜKETİCİLERİN KORUNMASI
Temel amaç olarak esas alınmıştır.

1982 Anayasasının 172.madde hükmüne göre “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır. Tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder”

Anayasanın bu temel hükmü nazara alınarak Yasa koyucu 1995 yılında yürürlüğe giren yasada bu amaçla 2003 yılında çok önemli değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikler esasen Anayasamızın da gereğidir.

TÜKETİCİYİ   KORUMA   NEDENLERİ  :

1-Genel olarak tüketiciler korunmaya muhtaç ve zayıf konumdadır.
Bu amaçla Avrupa Birliği Bakanlar Konseyince 1975 yılında Tüketici Bilgilendirme ve Koruma Programı ile temel tüketici hakları belirlenmiştir. Bunlar :
– Sağlık ve güvenliğin korunması
– Ekonomik çıkarların korunması
– Tazmin edilmesini isteme hakkı
– Aydınlatma ve eğitilme hakkı
– Temsil edilme hakkı

Tüketici Kanununun çıkarılmasında ve etken hale getirilmesinde Avrupa Konseyinin çıkarmış olduğu direktifler oldukça önem arz eder. Bu direktiflerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
– Aldatıcı reklamlarla ilgili 1984 tarihli direktif (84/450)
– Yapımcının sorumluluğuna ilişkin 1985 tarihli direktif (85/37)
– İşletmecinin işyeri dışında akdettiği sözleşmelerde tüketicinin korunmasına ilişkin 1985 tarihli direktif (85/577)
– Ayıplı mallardan doğan sorumlulukla ilgili 1985 tarihli direktif (85/102)
– Tüketici kredilerine ilişkin 1986 tarihli direktif (86/102)
– Turistik gezi sözleşmeleri hakkında 1990 tarihli direktif (90/314)
– Tüketici sözleşmelerindeki haksız koşullar (genel işlem koşulları) hakkında 1993 tarihli direktif (93/13)
– Devre Tatil sözleşmeleri hakkında 1994 tarihli direktif (94/47)
– Bilginin korunmasına ilişkin 1995 tarihli direktif (95/46)
– İletişim araçları ile yapılan sözleşmelerde tüketicinin korunmasına ilişkin 1997 tarihli direktif (97/7)
– Tüketiciye sunulan ürünlerin fiyatlandırılmasında tüketicinin korunması hakkında 1998 tarihli direktif (98/6)
– Tüketicinin çıkarlarının korunmasına ilişkin hükümler hakkında 1998 tarihli direktif (98/27)
– Tüketim malları ve garantileri hakkında 1999 tarihli direktif (99/44)
– Elektronik imzalarla ilgili ortak çerçeve koşulları hakkında 1999 tarihli direktif (99/93)
– Elektronik ticaret hakkında 2000 tarihli direktif (2000/31)

Sayılan bu direktiflerin amaca uygun biçimde gerçek manada uygulama alanı bulabilmesi için genel hükümlerle yeterli ve uygun koruma sağlanması mümkün değildir. Bu amaçla ülkemizde ve batı hukuk sistemlerinde sözleşme serbestisi ve serbest piyasa esasları karşısında genel hükümlerle bunların sağlanması oldukça zordur.

Ülkemizde ve batı hukuk sistemlerinde geçerli olan liberal ekonomi sistemindeki sözleşme özgürlüğü ve eşitliği prensipleri nazara alınarak hazırlanan Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümleri her iki tarafı eşit konumda değerlendirdiğinden, tüketiciler sadece bu yasalarla gerçek manada korunamaz. Bu nedenle özel nitelikte tüketiciyi korumaya yönelik yasal düzenlemeler yapılması gerekmiştir.

YASANIN   KORUMA   ALANI   ve   KAPSAMI

Yasa koyucu, Tüketici Kanunu ve ilgili mevzuatla temelde tüketiciyi korumayı amaç edinmiştir.

Tüketici Kanunu mal ve hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı veya sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi tüketici işlemi saymak suretiyle önemli ölçüde genişletmiştir.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda açıkça ifade edildiği üzere mal veya hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemi bu yasa kapsamında kalır.

Yasa koyucu bu halde tüketicinin taraf olduğu her türlü tüketici işlemini bu yasa kapsamına alarak tüketiciye mümkün olduğu kadar geniş koruma alanı sağlamaya çalışmıştır. Tüketici işlemi mahiyetinde olan hukuki ilişkilerde, taraflardan birisi istisnasız tüketici, karşı taraf da satıcı veya sağlayıcı konumunda olan kimsedir. Tüketici işlemi ile esasen amaçlanan taraflar arasındaki ilişkinin TÜKETİCİ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİNDE olmasıdır. Yani tüketici işlemi ile kast edilen tüketici sözleşmeleridir.

Bu konuda objektif ve sübjektif yöntem diyebileceğimiz 2 farklı yöntemden bahsedilebilir.

Sübjektif yöntemde esas kıstas tüketici olup, tüketicinin yaptığı bütün sözleşmeler tüketici sözleşmesi olarak kabul edilir.

Objektif yöntemde ise yasa koyucunun sınırlı sayıda saydığı sözleşme tipleri tüketici işlemi kabul edilir. Bu halde tarafların hiçbir önemi yoktur.

 

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.